1. Bölüm: Pilot Pijama Partisi (Pyjama Party)

Hogwarts, o sene başka bir bahara açıyordu gözlerini. Farklı bir neşe hâkimdi dev şatonun her taşına. Zaferin getirdiği sevinç sarmıştı herkesi. Hatta okulun kadrolu huysuzları olan Şamarcı Söğüt ile Profesör Snape bile etkilenmişlerdi bu havadan. Şamarcı Söğüt artık yakınından uçan kuşların canına kastetmezken, Profesör Snape ise Slytherin binasından olmayan öğrencilerine işkence etmekten vazgeçmişti.

Bu mutlu cuma sabahında, son yıllarda çok felaketler yaşamış ancak şimdi kazandıkları başarının etkisiyle her zamankinden daha coşkulu ve kalabalık olan, 7. ve 6. sınıflardan oluşan bir grup öğrenci bina farklılıklarına aldırmadan hepsi tek bir masaya –bu sabah Ravenclaw masasının günüydü- toplanmış, kahvaltılarını ediyorlardı. Büyük Salon'un her daim var olan uğultusunu bile bastırıyorlardı. En çok gürültü, genellikle durdurulamayan kahkahalar, onların olduğu bölümden geliyordu. Ancak hiçbir Profesör'ün onlara müdahale etmeye niyeti yoktu. Yaptıkları işlerden dolayı, bu kadar imtiyazı hak etmişlerdi.

"Ginny nerde kaldı?" Artık soyadının damgası olmuş, alev kızılı saçlı kafasını kaldırıp, vücudunu dikleştirerek Büyük Salon'un girişini süzdü. Kardeşini etrafta göremeyince tekrardan Lavender'in kollarına döndü. Diğer yanındaki arkadaşı ise, sadece omuzlarını silkmekle yetindi. Sevgilisinin, 1 haftadan beri diğer kızlarla beraber bir şeyler karıştırdığının farkındaydı. Ancak her sorduğunda, Ginny ustalıkla konuyu geçiştirmesini bilmişti. Hem de ne ustalıkla...

"Ağzını kulaklarına vardıracak kadar neler hayal ediyorsun böyle Potter?" Harry, birden tam karşısından gelen sesle, irkilerek gerçek hayata döndü. Ginny'nin geçiştirme yöntemlerini anımsarken, istemeden de olsa sırıtmıştı. Kafasını yemeğinden kaldırıp da, karşısına baktığında, onu izleyen bir çift mavi-gri gözle karşılaştı. Kaşlarını kaldırmış, yüzündeki alaylı ifade ne kadar da tanıdıktı. Harry önce morarıp, daha sonra kızardı. Ancak bu aşamaları atlattığında, karşısındaki altın rengi saçlı çocuğa cevap verdi. "Sanane benim fantezilerimden Malfoy? Sen kendi sevgilinle ilgilensene, bak gene tabağındakilerin hepsini bitirmemiş."

Draco, kaşlarını çatarak yanındaki kıza döndüğünde, Hermione ise yemeğiyle oynamayı bırakmış, Harry'e tehditkâr bakışlar atmakla meşguldü. Draco, çatalını Hermione'nin önündeki salatalıklardan birine batırdı ve tamda Hermione Harry'e cevap vermek için ağzını açmışken, salatalığı lafıyla beraber kızın ağzına tıktı. Hermione aniden gelen yiyecekle boğulmak üzereyken, Harry ise gülmekten tıkanmıştı. Draco uzanarak ikisinin de sırtını patpatlarken, masada bulunan diğerlerinin dikkati de 3'lünün üzerine çekilmişti.

Kahkahalar, gülüşmeler, şakalaşmalar ve huylu huyundan vazgeçmez denir ya, laf atmalarda devam ederken, az önce bahsi geçen, Harry'nin hayallerini süsleyen kız göründü girişti. Oda Weasley soyadının damgası olan alev kızılı renginde saçları taşıyordu. Harry, Ron'a doğru kayarak Ginny'ye yer açmak üzereyken, kızın onun tarafına gelmediğini görünce şüpheyle kaşlarını çattı.

Ginny Weasley, kafasında bin bir tilki, Büyük Salon'a şöyle bir göz attıktan sonra hızla Ravenclaw Masası'na doğru ilerlerdi. Harry'nin yemyeşil gözlerini üstünde hissedebiliyordu. Onu şüpheyle süzen sevgilisine hafifçe göz kırpıp, şuan Hermione'nin yemedikleri hakkında bir tartışmaya girişmiş olan çiftin arkasına geldi. Bir eli belinde, diğer elinde kitapları, çiftin onu fark etmesini bekliyordu. Bu bekleyişinin saçma olduğunu fark edince, öyle ki Draco ve Hermione şuan onların tepesinde bekleyen Ginny'e bakan gözlerin ve sessizleşen arkadaşlarının bile farkında değildi, harekete geçmeye karar verdi.

PAT Oldukça gürültülü bir şekilde, kitaplarını Draco ile Hermione'nin tam ortasına salıverdi Ginny. Etraftaki bardaklardan meyve suları sıçramış, yiyecekler yerinden oynamıştı. Ancak Ginny amacına ulaşarak çiftin dikkatini üstüne çekmeyi becermişti. "Hermione'yi biraz senden çalıcam Draco, eğer kızın boğazından bir şeyler tıkmayı bırakırsan." dedi sırıtarak. "Bir şeyler yesene Ginny?" diyen Hermione, çoktan Draco'dan uzaklaşarak Pansy'ye doğru kaymış, kıza yer açmıştı. Ancak Ginny başını iki yana sallayarak "Saol Hermione, ama ben saat sabah 6'da kalkıp kahvaltı ettim. Sizin gibi aylak değilim ben, meşgul bir kızım işlerim var." dedi.

O sırada somurtan Draco hariç, grup bir kahkahalara boğulmuştu, hatta Ron ile Lavender bile ayrılmış, gülmekle meşguldüler. "Ama Her-" Ginny, Draco'yu duymazlıktan gelerek Hermione'yi kolundan çekelemeye başladı. "Aması falan yok Draco, öfh bir ayrılın yani! Benim sevgilim var ama birde olmayanları düşünün! Yemiycem aşkını biraz işim var sadeceee!" Sonunda pes eden Draco homurdanarak önüne dönerken, Hermione onu daha fazla yemekten kurtardığı için minnettar bir şekilde gülerek Ginny'nin peşinden gidiyordu.

Ginny ve Hermione'nin peşinden Luna ve Parvati de kalkıp ikisine katılınca, masada kalan beyler -Ron hariç, o şuan Lavender'in kirpiklerinin ne kadar güzel olduğunu keşfediyordu- Harry, Draco, Dean, Seamus, Neville, Ernie ve Blaise masada kalan, masum masum sırıtan bayanlara, Padma, Pansy ve Daphne'ye döndüler, kaşlarını çatarak.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Cipsler, kolalar ve dondurmalar hazır. Dondurmalara ve kolalara soğutucu tılsımlar koydum. Ayrıca kâseler, bardaklar, dondurma külahları ve kaşıklar da hazır. Şişe çevirmece oynarken kullanmamız için bir şişe buldum ve de büyüledim. Başka bir şey var mı? Unuttuğum?"

"Draco beni öldürecek."

"Hımm... Hayır, yok sanırım."

"Sence Pansy ve Daphne için başka şeyler getirmeli miyiz? Muggle yemeği diye cips ve kola yiyeceklerini sanmıyorum."

"Pufff, onlara özel havyar getirtemem, ne bulurlarsa yesinler. Ama dur! Biraz ek, kek, pasta, poğaça, simit, börek felan fena olmaz öyle değil mi? Tamam ben Dobby'e söylerim bir şeyler ayarlar o."

"Ev cinleri köle değillerdir! Draco beni öldürecek."

"Ama zaten zor ikna ettik gelmeleri için. Havyar değil de... Ek, kek falan güzel fikir. Bu arada ruh çağırıcağız değil mi? Kimin ruhunu çağırıcağız? Denemek için sabırsızlanıyorum! Mugglelar bazen çok ilginç işler buluyorlar. Ruh çağırmak ha? Vay be, acaba herhangi biri bizim Neredeyse Kafasız Nick'i görse ne yapardı?"

"Ruh çağırırken dikkatli olmalıyız ama! Yanlışlıkla Kopçuk Kopartıların bize musallat olmasını istemeyiz öyle değil mi?"

"Draco beni öldürecek. Ruhun geleceğini sanmıyorum, bu sadece bir hurafe. Kopçuk Kopartı diye bir şey yoktur ve Draco beni öldürecek."

4 kız, bir yandan Hogwarts koridorlarını arşınlıyor, bir yandan da aralarında tartışıyorlardı. Aslında o akşamki yiyecek mönüsü tartışan sadece Ginny, Luna ve Parvati'ydi. Hermione, onların iki adım gerisinden geliyor, kendi kendine Draco'nun onu öldüreceğine dair mırıldanıyordu. Bu rahatsız edici mırıldanmalara daha fazla katlanamayan Ginny, sonunda patlayarak arkasına döndü. "Hermione kes sesini!" Hermione, beklemediği bu azarlanma karşısında afallarken, Ginny daha hızını alamamıştı.

"Draco senin gözünün içine bakıyor Hermione! Benim için Astronomi Kulesi'nden atla desen çocuk gözünü kırpmadan atlar. Malfoy'u bir yıl içinde dize getirdin! İtiraz etme, nasıl yaptın bilmiyorum ama yaptın işte. Okul Başkanları Odası'nda yapacağımız ufak bir kızlar pijama partisi için seni öldürmez merak etme."

Hermione bir şey söyleyecek, cevap verecek oldu ancak Ginny'nin son derece ciddileşmiş yüzünü görünce vazgeçti. İç çekip omuzlarını silktikten sonra, Okul Kızlar Başkanlık sorumluluklarını bir kenara bırakıp, kendini biraz eğlencenin akışına bırakmaya karar verdi. Hermione Granger kendini ne kadar eğlenceye bırakabilirse artık. "Peki Ginny. Ben diyorum ki acaba Hufflepuff'lardan da birini çağırsa mıydık? Gryffindor, Ravenclaw hatta Slytherin bile var... Ancak Hufflepuff olmaması binalar arası kardeşliğe pek uygun düşmez sanki?" diye sordu. Hermione Granger asla Okul Kızlar Başkanlığı sorumluluklarını asla bir kenara bırakamazdı.

Bu soruya cevap veren Ginny değil Parvati oldu. "Hadi Hermione, bu biraz özel olsun bütün okulu davet edersek ne zevki çıkar ki? Ben hala Parkinson ile Greengrass'ın gelmesini anlamış bile değilim. Evet, son 2 yılda yardımları oldu ve artık o kadar kötü değiller. Artık hiçbirimiz çocuk değiliz ama... Her neyse onlar geliyorlar bunu değiştiremem öyle değil mi? Hayır onlara kötü davranmayacağım elbette. Ancak Hufflepuff'tan öyle çok yakın olduğumuz başkaları yok ki... Hannah ve Susan hayatta olsaydı belki..."

Parvati, cümlesini tamamlayamaz sesi boğazında düğümlenirken, diğerleri de içlerinde bir şeylerin kıvrandığını hissettiler. Savaş sırasında Hufflepuff öğrencileri, Cedrig Diggory'nin anısını unutmamışlar, her zaman en ön saflarda savaşmışlardı. Ve ne ironidir ki, 4 binadan en çok kayıp verende Hufflepuff Bina'sı olmuştu. Özellikle bu sene mezun olacak Hufflepuff'lu öğrenci sayısı oldukça azdı. Arkadaşları Hannah, Susan ve savaş sırasında kaybetmişlerdi.

Kederli sessizliği Luna bozdu. "Ders vakti kızlar, akşama görüşürüz. Pijamalarınızı ve yastıklarınızı unutmayın. Ginny, hadi daha Bitkibilim seralarına gideceğiz."

Parvati ve Hermione, Luna ve Ginny'ye hoşçakal dedikten sonra, Biçim Değiştirme sınıfına doğru ilerlemeye başladılar. Bir yandan da akşam yapacakları pijama partisini tartışıyorlardı. Ufukta diğerleri görününce tartışmalarını yarıda kestiler. Erkeklerin şüpheli bakışları altında, sırıtmamaya dikkat ederek yerlerine geçtiler.

Hermione, yerine oturur oturmaz 4 bir yandan sarıldığını fark ederek derin bir iç çekti. Her şey Ginny'nin başından altında çıkıyordu, ancak sorgulanan ve azar işiten hep kendisi olmuştu. Şimdide önünde Harry, sağında Draco, arkasında Blaise ve diğerlerinden biraz daha uzak da olsa solunda Dean, bakışlarıyla onu deliyorlardı.

Profesörler, karma oturma düzenini benimsemişlerdi. Özellikle savaş yıllarında, binaların kaynaşarak birbirlerine destek olmaları amacıyla çıkarılmıştı bu düzen. Ancak derslerde daha verimli olunduğu görülünce, savaş bitmesine rağmen öğrenciler halen karma oturtturuyorlardı.

Geçen seneden beri Hermione'nin Slytherin ile ortak girdiği FYBS sınıflarında –Bunlar Biçim Değiştirme, İksir, KSKS, Aritmansi ve Eski Yazılardı- tam anlamıyla dağıtılmışlardı. Hermione bütün derslerde Draco ile eşleştirilmişti. Draco, okulda onların dönemin 2.si sayılırdı ve derslerde Hermione'ye yetişebilen nadir kişilerdendi.

Biçim Değiştirme derslerinde ise, öğretmen masasının hemen önünden sırasıyla, en önde Harry ve Pansy, Draco ve Hermione, en arkada ise Blaise ve Parvati vardı. Hemen yanlarında Seamus ve Tracey (Davis), Dean ve Daphne, Lavender ve Theodore (Nott) oturuyordu. Sınıfın diğer köşesinde ise, ne Harry ve Hermione'ye nede Lavender'ine yakın olmadığından mutsuz mutsuz oturan Ron ve Millcent, Neville ve Hermione'nin pek tanımadığı Anita adındaki Slytherin'li bir kız ile Crabbe ve Goyle vardı. Hermione o ikisinin hala nasıl olup da Biçim Değiştirme SBD'lerinden geçtiğini anlamıyordu.

"Gene başına ne dertler açmayı planlıyorsun Granger? Hala uslanmadın mı sen?"

Hermione sınıfa göz gezdirirken öyle dalmıştı ki, onu izleyen 4 erkeği unutmuştu. "Voldemort'un" –Arkasındaki Blaise ve önündeki Pansy'nin hızla nefeslerini tuttuklarını hissetti- "Dirilişi için ayin düzenleyeceğiz Malfoy. Vampirsel ve feminen olacak. Kan donörine ihtiyacımız vardı. Katılmak ister misin?" Sinirli bir şekilde çantasından Biçim Değiştirme kitabını çıkarıp, bugün işleyecekleri, zaten dün akşam gözden geçirdiği sayfaları açtı. Draco cevap verecekken, Profesör McGonagall içeri girerek, Hermione'nin şükranlarını kazandı.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Pijama..."

Hermione'nin arkasındaki alışılmadık kız grubu bir kıkırdama krizine girerken, 3 cadının bulunduğu tablo yana savruldu. Hermione gözlerini devirerek, çok tanıdık olan Başkanlık Odası'na girdi.

"Normalde şifremiz bu değil tabii, ama Draco'dan habersiz değiştirdim." Bir açıklama yapma gereği duymuştu, yoksa diğerlerinin kıkırdamalarının duracağından şüpheliydi. "Aniden diğer erkeklerin de toplayıp bizi basmasın diye. Bu akşam hepimizin bir anda ortadan kaydolduğunu fark edince çok şaşıracaklar. Draco zaten bütün gün sıkıştırdı beni... 'Ne karıştırıyorsunuz Granger? Pansy bile söylemiyor bana. Hermione söyler misin?' " Birde kızların onların şifresini öğrenmemesi gerektiği vardı, ama tabii bunu arkadaşlarına söyleyecek değildi.

Yana kaçılıp da, herkesin içeri girmesine izin verdiğinde bir "Vooaaav" yükseldi. Son derece geniş olan oda, o seneki Okul Başkanları olan Hermione ve Draco'nun zevkine göre döşenmişti. Etrafa serpiştirilmiş şeker pembe, kırmızı, sarı, turuncu ve bir tanede gri renklerinde yumuşak puflar ve armut koltuklar, armut koltuklara oturmuş birinin kullanacağı alçaklıkta sehpalar dizisi büyük ihtimalle Hermione'nin fikriydi. Siyah bir 3 kişilik deri kanepe hemen şöminenin karşısına yerleştirilmişti. Kanepenin hemen önünde bir masa, masanın üstünde cipsler, kolalar, dondurmalar, külahlar, ekler, kekler, poğaçalar, simitler, ve daha birçok çeşit yiyecek ile kâseler, kaşıklar ve bardaklar duruyordu. Duvarlardaki tablolarda hiçbir büyücü veya cadı resmi yoktu. Genelde çiçekler ve hayvanlar resmedilmişti.

Parvati, "Hayret, kitap veya kitaplık yok mu?" dediğinde, Hermione sırıtarak odanın yan duvarlarındaki, 2'şer olarak dağılmış 4 kapıyı gösterdi. "Sağdaki benim yatak odam, soldaki Draco'nun. Benim odamın yanındaki kapının arkasında küçük bir kütüphane var, okulun gerçek kütüphanesinden aldığımız kitaplar ve 2 masa, birkaç tane sandalye. Draco'nun odasının yanındaki oda ise daha çok uygulamaya yönelik. Orda İksir ve ilkyardım malzemeleri ile büyük boş bir alan var. Yastıklar ve insan modelleri de var. Genelde birbirimizin üstünde büyü denemiyoruz."

Tablo arkalarından kapanırken, Hermione bu akşamın çok ilginç olacağını düşünmeden edemiyordu.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sonunda herkes yerleşmişti. Hermione ve Ginny kırmızı bir armut koltuğa yerleşirken, Parvati, Padma ve Luna sarı, Lavender kırmızıyı seçmişti. Pansy ve Daphne önce siyah kanepeyi sihirle çevirerek ona oturmayı düşünmüşlerdi. Ancak daha sonra çok uzak kaldıklarını fark edince Daphne gri olan tek pufu kapmış, Pansy ise somurtarak yastığına sarılmış, pijamasıyla aynı renkte olan şeker pembesi koltuğa oturmuştu.

"Biliyor musun Pansy, sana pembe yakışıyor." Dedi Padma çok ciddi bir şekilde. Pansy, onun dalga geçtiğini sanıp, kızı azarlayacakken Parvati araya girdi. "Ciddiyiz Pansy. Seni pembeyle pek göremiyoruz, ancak sana siyahtan daha çok yakışıyor. 4. sınıftaki baloyu hatırlıyor musun? O gün pembe giymiştin. Biraz fazla dantelliydi, ama olsun. Sana gidiyor pembe..."

Diğer kızlar da başlarıyla ikizlerin söylediklerini onaylayınca, Pansy somurtmanın bir anlamı olmadığını fark ederek, konuşup gülüşmelerine katıldı.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kızlar yerleşip, muhabbet etmeye başlayalı çok olmamıştı. Ginny, acıktığını söyleyerek üstünde envai çeşit yiyeceğin bulunduğu masaya ilerledi. Büyük boy, cips paketini açarak –Muggle dünyasında cipsleri ve kolaları Hermione bile beraber getirttirmişlerdi, işlemler bir haftalarını almıştı şu kadarcık şey için- büyük bir kâseye hepsini boşalttı. Kola şişesini de açıp, 8 bardağı doldurdu. Bir elinde cips tabağı, diğer elinde kendi kola bardağı, yerine dönerken Hermione hariç herkesin elindekilere baktığını görerek sırıttı.

"Bunlar cips ve kola, bir tür muggle yiyecekleri." Pansy ve Daphne'nin yüzünü buruşturmasına aldırmadan devam etti. "Fabrika dedikleri bir yerde makineler tarafından yapılıyor. Fabrika ne hiç bilmiyorum ama çok dumanlı bir şeymiş." Ağzına bir tane cips attı. "Hım... Gerçekten güzeller. Denemek isteyen?"

Önce Luna, ardından Patil ikizleri, daha sonra Lavender, Ginny'nin kâsesine uzanıp birer tane cips alırken, Hermione merakla onları izliyordu. Beğenecekler miydi acaba? Sonuçta bunlar muggle ürünleriydi, büyücülerin pek aşina olduğu söylenemezdi. Ya beğenmeyip, onun dünyasını aşağılarlarsa? Hermione hafifçe dudağını ısırdı. Bu sırada ilk tepki Luna'dan gelmişti...

"Hım... Gerçekten güzel? Ne var bunun içinde? Biraz tuzlu ve yağlı gibi ama çok değişik bir zevk veriyor insana. İlginç... İçinde bağımlılık yapan bapalardan olmasın?"

"Eee, hayır sanmıyorum." Diye cevap verdi Luna'ya hafifçe sırıtarak Hermione. Diğerleri de güzel olduğunu belirtip, kendilerine de bir kâse koymak ve kolalarını almak için masaya yöneldiklerinde –Jelatin poşeti nasıl açacaklarını çözmek biraz zamanlarını almıştı- Ginny kendi tabağını Pansy'nin burnunun dibine soktu. "Dene şunu Pans, ölmezsin merak etme."

Pansy, başını sağa çevirip, elleriyle tabağı itti. "Muggle pis-" Ancak Pansy sözünü bitiremeden Ginny onu azarlamaya başlamıştı.

"Biliyoruz Pansy! Mugglelardan nefret ediyorsun, muggle doğumlu büyücü ve cadılardan da! Elinde olsa hepsini yeryüzünden silersin. İyi tarafa Karanlık Lord, sadece muggleları ve muggle doğumluları değil safkan ailelerden ona katılmayanları da tehdit ettiği için girdin. Yöntemleri sana uymuyordu öyle değil mi? AMA TANRI AŞKINA EĞLENCEMİZİ BOZMAYIP ŞUNDAN BİR TANE O SAFKAN ŞANLI ŞÖHRETLİ MÜKEMMEL AĞZINA ATAR MISIN? KİRLENMEZSİN MERAK ETME! Bunları aştığımızı sanıyordum. Beni kızdıracaksınız illa öyle değil mi?"

Pansy, karşısındaki ateşler saçan Weasley'e bir an onu öldürebilirmiş gibi baktıktan sonra, elini kâseye sokup, bir cips alıp, ağzına attı. Yüzündeki tiksinme ifadesi, cipsi çiğnedikçe yok olurken, en sonunda sırıtmaya dönüşmüştü. Bir tane daha almak için elini uzattığında Ginny gülerek ona bütün kâseyi uzattı. "Ben kendime koyarım, siz bunu alın."

Ginny, mutlu mutlu masaya ilerlerken, Daphne'ninde cipslerden tadıp, Pansy ile ikisinin kolalarını almak için kalktığını görerek kendi kendine sırıttı...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Tamam, çeviriyorum."

Ginny, kızların oluşturduğu çemberin tam ortasındaki şişeyi çevirirken, Lavender'in "Erkekleride çağıralım mı? Daha eğlenceli olur. Hem o öpüşülen şişe çevirmeceden oynarız." Sözlerini duymazlıktan geldi. Şişenin diğer ucu, Luna'yı gösterirken Ginny "Doğruluk mu? Cesaret mi?" diye sordu.

Luna, kısa bir an düşündükten sonra omuzlarını silkip "Doğruluk." Dedi. Burada söylenenlerin burada kalacağına dair büyülü yeminler edilmişti ve buradakilerden herhangi birinden çekinmiyordu da.

Ginny, Luna'nın doğruluk seçmesinden sonra yüzünü düşünceli bir şekilde buruşturdu. Etraftan neler sorması gerektiğine dair öneriler geliyordu. "Hım... İlk öpüşmen kiminleydi Luna?"

Luna, Ginny'e bakarken hafifçe kızardı. "Beni boğmayacaksın ama? Ehhm, Harry'leydi."

Ginny'nin gözleri fal taşı gibi açılırken, ardı ardına sorular yağdırmaya başlamıştı. "Ne? Benim Harry'mle mi? Ne zaman? Nerde? Nasıl? Hanginiz başlattınız?"

"Tek soru Ginny." diye cevapladı gülümseyerek onu Luna ve şişeyi döndürdü. Şişe Pansy'e geldi. "Doğruluk." Öneriler tekrar yağmaya başladığında, Ginny çoktan az önceki kızgınlığını unutmuşa benziyordu. Şuna ile sonra hesaplaşacaktı.

"Zabini ile aranızda ne var Pansy?" diye sordu en sonunda Luna. Pansy, önce gözlerini devirdi, daha sonra yüzünde bir sırıtmayla cevap verdi. "Zengin kasa."

Daphne dâhil, herkes bu cevapla beraber kahkahalara boğulurken, Pansy çoktan şişeyi çevirmişti. Şişe, Hermione'ye geldiğinde, Hermione hafifçe yutkundu. Az önce 3 cesaret hakkını doldurmuştu. Şimdi ister istemez Doğruluk seçmek zorundaydı. Dudaklarından hafif bir "Doğruluk" çıkarken, Pansy çoktan soracağı soruya karar vermişti.

"Draco ile nasıl başladınız?" Pansy sorusunu sorarken, herkes susmuştu. Anlaşılan herkes bu soruyu ve bu sorunun cevabını bekliyordu. Hermione rahatsızca yerinde kıpırdandı. "Aslında bu, çok uzun bir hikâye, o kadar zamanınızı almak istemem."

Ancak Pansy, pes edeceğe benzemiyordu. "Bütün gece seniniz Granger. Hepimiz bu sorunun cevabını merak ediyor. Anlatsan ölmezsin ya! Baksana ben muggle yiyeceği bile yedim. Ben, Pansy Parkinson! Ve kimseye söylemeyin ama tadı son derece güzeldi. Gerçi o kola denen şey biraz korkuttu beni, kabarcıkları patlıyordu..."

Hermione gülerek, buradaki kişilerin olanları bilmesinin ona hiçbir zarar vermeyeceğini tekrarlıyordu kendi kendine. Ginny onun içini rahatlatmak için "Tabii öyle özel anlarınız varsa, oraları atlayabilirsin. Hadi Hermione! Hepimiz merak ediyoruz. 2 yıl öncesine kadar birbirimizi nerede görsek bir kaşık suda boğabilirdik! Ama şimdi baksana, dost olduk. Dost, Hermione! Ve bunları da siz sağladınız, eğer sen ve Draco başlamasaydınız her ne kadar aynı tarafta çalışsak da gene de birbirimizin boğazlarına sarılırdık her gün." demesi kendine güvenini kazandırmıştı. Derin bir nefes alarak, başlamaya karar verdi. Eğer şimdi yapamazsa, bir daha hiçbir zaman yapamazdı.

"Tamam anlatacağım. Ama daha hepsi bitmeden kesmek yok tamam? Aslında her şey 3. sınıfta başladı..."