Good Night Sweet Girl
"Bitti!"
Yılların yıpratamadığı, yüzünde tek bir kırışıklık, tek bir kusur oluşturamadığı, yüzyılı aşkın süredir, bu dünyada yürüyen genç adam gülümsedi. Belki yüzlerce kez karşısına böyle dikilmiş, yüzlerce kes onu reddetmişti.
"Bu şarkıyı çok dinledim aşkım."
Konuşurken genç kıza biraz daha yaklaşmış, karanlıkta olan yüzü, ışıl ışıl parlayan gök mavisi gözleriyle ortaya çıkmıştı. Dudağını ısırarak alaycı tavrını sürdürdü.
"Hatta notaları var bende. Bu senin ne istediğini değiştirmez."
Buffy onun ne bu alaycı tavrından etkilenmiş, ne de kısık sesiyle büyülenmişti. Artık kendine güveniyordu. Bitirmesi gerekiyordu ve bitirmişti. Buz gibi bir ifadeyle genç adamı yanıtladı.
"Bunu biliyorum" dedi ifadesini bozmadan. " Seni istiyorum. Seninle olmak…"
Buffy sözlerini sürdürmeden önce yutkundu. Genç adam ise başını yana eğmiş genç kızın ağzından çıkan her bir kelimeyi adeta yutuyordu.
"… Bir süreliğine her şey basitleşiyor."
"Aralıksız beş saat için 'bir süreliğine' diyemem."
Genç adam sızlayan kalbinin acısını dindirebilmek için yine alaycı konuşmuştu. Buffy sözlerinin etkisinden farksız sanki bir duvarla konuşuyormuş gibi acımasızca devam etti.
"Seni kullanıyorum."
Genç adam duyduklarına inanamıyordu. Eğer kalbi atıyor olsaydı acıdan duracağından emindi.
"Seni sevemem ben. Sadece zayıflık ve bencillik ediyorum."
Korkusuz, hatta aksine korkulan adam Spike, küçük bir çocuk gibi korkuyordu. Onu bırakacağından değil, onsuz yaşamak zorunda kalacağı anlardan korkuyordu. Bir adım daha öne çıkarak Buffy'e yaklaştı. Konuşurken alaycılığı gitmiş, aksine sesi yumuşamıştı..
"Şikâyet etmiyorum."
"Bu beni öldürüyor."
Spike artık sözlerinin ciddi olduğundan emin, bunun bir oyun olmadığının farkındaydı. Acı tüm bedenini dağlıyorken o sadece dinliyordu. Her kelime kalbine saplanan bir kazık olsa da, sadece sesini duyuyor olduğu için dinliyordu.
"Güçlü olmak zorundayım."
Buffy genç adamın gözlerinin içine bakarak, kendinden oldukça emin son sözünü söyledi.
"Üzgünüm… William."
Genç kız arkasını dönüp giderken, Spike adını onun ağzından ilk kez duymuş ve bu onun çoktan parçalanmış yüreğinin acısını iki katına çıkarıyordu. Gidiyordu… Onu oracıkta kalp acısıyla bırakıp gidiyordu işte… Bir süre gözyaşlarını içine akıtan genç adam, artık gözyaşlarının yanaklarından süzüldüğünü fark ettiğinde öfkeyle önüne geleni kırıp dökmeye başladı.
Onun için… Can düşmanı için… Sevdiği kadın için elleriyle yarattığı küçük sığınağı belki de aşk yuvaları, artık hiçbir anlamı olmayan bu mekânı aynı ellerle yok etmek yakıp yıkmak istiyordu. Onu önce kendisine delicesine âşık etmiş, sonra oyuncağı yapmıştı. Bu da yetmemiş gelip burada onunla seks oyunları oynamıştı.
Onu ne kadar sevdiğini bildiği halde onu kullanmıştı. En acısı ise bunu gelip yüzüne söylemişti. Genç adam sakinleşirken çevresinde ki harabeye baktı. Bunu hak etmişti. Onu sevmediğini ve asla sevmeyeceğini defalarca yüzüne haykırmış, ama o bunu kabul edememişti. Hep ufak bir kırıntı aramıştı sözlerinde. Bir gün… Belki bir günü onu sevebileceğine dair bir umut kırıntısı…
Tüm yaşananlar gözünün önünden bir bir geçiyor, o ise nerede hata yaptığını düşünüyordu. Sevmişti… Sevilmemişti… Korumuştu… İtilmişti… Her zaman yanında olmuştu… Asla istenmemişti… Sözler vermişti… Bazılarını tutmuş, bazılarını tutamamıştı. Hep kendine kızmıştı… Bir zamanlar ondan nefret ediyorken şimdi onun için ölüyordu. Bu muydu hatası?
Belki de her şeyi tersten yaşamışlardı. En başta… Birbirlerine ezeli düşmanken, birbirlerine muhtaç olmuşlardı. Bu zamanla değişmiş arkadaş olmuşlardı. Aralarındakine ne kadar arkadaşlık denirse işte… Gün gelmiş âşık olmuş gün gelmiş beraber olmuşlardı. Doğanın kanununa karşı gelmiş av avcısına aşık olmuştu…
Genç adam çöktüğü yerden kalkarken artık bittiğini sona erdiğini biliyordu. Şimdi yapacağı tek bir şey vardı. Sadece bir köşede beklemek… Ona ihtiyacı olduğunda yanında olacağını bilmese de bekleyecekti. Hayatına kim girerse girsin… O sadece bekleyecekti. Sonsuzluk gibi bir ömürde yapacağı daha iyi bir iş yoktu nasıl olsa…
Sunnydale kasabasına karanlık çökmüş ve bu karanlığın yaratıklarından olan genç adam, karanlığa başkaldırırcasına parıldayan platin rengi saçlarıyla sessiz mezarlıkta yürüyordu. Artık her şey daha basitti. Günlerini pek ortalarda görünmeyerek geçiriyordu. Sadece kan almak için kasaba gidiyordu. Bu günde o günlerden biriydi işte. Buna ne kadar gün denebilirse…
Sunnydale'i terk etmeyi bir an bile düşünmemişti. Her ne kadar onu yanında istemese de, ihtiyacı olduğunda yanında olmayı istiyordu. Gözüne girmek için değil… Ona aşkını ilan etmek için değil… Bu fırsatı kullanmak için hiç değil… Sadece ondan faydalanabilmesi için… Ona yardım edebilmek için…
Günler geçmiş asla birbirleriyle karşılaşmamışlardı. Sanki ikisi de bunun için yemin etmişti. Buffy Sunnydale'de ki 12 mezarlıktan biri olan bu mezarlığa gelmiyor. Spike Bronzda bir içki içmek ya da çevresiyle eğlenmek için çıkmıyordu. Sessiz anlaşmalarına uyuyordu Spike. Ara sıra Billy'nin barına gidiyordu. Bazen de Clem yanına geliyordu. Her ne kadar buruş buruşta olsa söylenmemiş kelimeleri arkadaşlık yapıyordu ona.
Clem'den duymuştu Angel'ın kasabaya dönüşünü. Gerçi Clem'e ihtiyacı da yoktu. Ensesinde ki tüyleri diken diken eden, kanının damarlarında delicesine pompalanmasını sağlayan, Angel'dan başka ne olabilirdi? Büyük âşıklar sonunda kavuşmuşken, o sadece mabedine inmiş, Buffy huzurla yanında uyurken çizdiği resimlerini eline alıp öfkeyle parçalamıştı. Öfkesini biraz olsun yatıştırmıştı bu.
Şimdi tıpkı kendisi gibi karanlığın içinde yürüyorken, hala düşüncelerini işgal eden genç kıza değil kendisine öfkeleniyordu. Küçük bir kızın kokusunu aldığında olduğu yerde durdu. Kucağında tuttuğu, içinde kasaptan aldığı domuz kanları bulunan kesekâğıdını dikkatlice diğer koluna aktardı. Çok uzun zamandır insan kanı tatmamış olması duyularını güçlendirirken bakire kanının cezbedici kokusunu önemsememeye çalıştı.
"Hmmm. Leziz…"
Onun kim olduğunu anlamıştı. Neredeyse birbirine tıpatıp benzeyen iki kişiden biriyle uzun zamandır hayatını paylaşıyordu. Diğerinin yani şuan mezarlıkta olanın kalp atışlarında en ufak değişiklik olmamış, korkmadığının üzerine basarcasına saklandığı karanlık köşeden ortaya çıkmıştı.
"İkimizde bana zarar vermeyeceğini biliyoruz. Peki, hala neden bu korku oyununu oynuyorsun?"
Spike, Dawn'ı umursamadığını belirtircesine yoluna devam etti.
"Eğer çipim olmasaydı şuanda altımızda yatan yüzlerce cesetten farksızdın güvercin."
"İkimizde biliyoruz ki Spike, çipin olmasa bile bana zarar vermezsin."
Dawn Spike'a yetişmek için neredeyse koşuyorken, Spike onun söylediklerini duyunca aniden durup topukları üzerinde geri döndü.
"Aslında ikimizin de bildiği tek şey şu an burada olmaman gerektiği ufaklık. Neden suratsız ablan ve biricik aşkı peşine düşmeden yakamdan düşmüyorsun?"
"Demek Angel'ın geldiğini duydun. O geldikten sonra senin için yapılan davetlerin iptal edildiğini biliyor musun?"
Genç adam bilmiyordu. Fakat tahmin etmeliydi. Dik saçlı aptal şey ona ait olan her şeyi söküp almak onun izlerini yok etmek isteyecekti. Arkasını dönüp Crypt'e doğru ilerlerken alayla konuştu.
"Ablanı ziyaret etmeyi aklımın ucundan bile geçirmediğime göre bu benim için neden bu kadar önemli olsun?"
Cryp'in girişine geldiğinde bir an olduğu yerde donup kalmış, Buffy'nin defalarca o kapıdan girişi gözlerinin önüne gelmişti. Elini kapının üstüne koyduğunda bir anlığına onu hissetmişti. Sadece birkaç ay önce, Buffy de tıpkı şuan onun kapıya dokunduğu gibi dokunmuş ve onu hissetmişti. Buffy ne kadar inkâr ederse etsin aralarında bir çekim vardı…
Dawn'ın onu takip ediyor olmasından rahatsız genç kıza döndü.
"Ufaklık, ablan ve çevresinde yaşananlarla ilgilenmiyorum. Buna sen de dâhilsin. Şimdi GİT."
İçeri girdiğinde genç kızın da arkasından içeri girdiğini görerek sinirlendi.
"Sana istenmediğini anlatmamın başka bir yolu var mı acaba? Farklı birkaç dilde söylesem yararı olur mu?"
"Sinirinin bana olmadığını ikimizde biliyoruz. Ben… Ben sadece… Sana ihtiyacım var Spike"
Genç adam inanamıyordu. Küçük bir kızın saplantılı aşkıyla uğraşamayacak kadar uzun yıllar yürümüştü yeryüzünde.
"Lanet olsun"
"Yo, Yoo hayır dur Spike. Yanlış anlıyorsun. Söylemek istediğim sadece şuydu. Güvenebileceğim, beni anlayan tek insan sensin. Sadece seninle konuşurken kendimi rahat hissediyorum. Çünkü diğerleri benimle konuşurken hep küçük bir çocukmuşum gibi davranıyorlar. Büyüdüğümü gören bir tek sen varsın Spike. Bu dostluğa katlanmak zorundasın."
Genç kız bir çırpıda hızla konuşurken her kelimesi genç adamın içine işliyordu. Küçük kızın durumunu ondan başka gören yok muydu? Yalnızlığını anlayan ve onun yalnızlığını paylaşan…
"Teknik olarak ben bir insan değilim. O yüzden seni insanca anlamamı bekleme velet. Seninle oyun oynayamayacak kadar meşgul biriyim ben."
Dawn inatla başını dikleştirdi. Oradan hiçbir yere gitmeyeceği belliydi.
"Sözlerinin sadece beni yaralamak ve kaçırmak için biliyorum. Senin de bir dosta ihtiyacın var. Bana sadece ölülerin fısıldanmalarını dinlemekten zevk aldığını söyleme Spike. İkimizde biliyoruz ki sen yaşama sımsıkı tutunmak istiyorsun."
"Terapi bitti mi? Gerçekten yalnız kalmak istiyorum. GİT ARTIK"
"ARTIK BİRLİKTE YAŞLIYORLAR!"
Genç adamın atmayan kalbine bir kazık saplamış olsaydı, bu kadar canı yanmazdı herhâlde. Dawn'ın başı öne düşerken sesi az önce ki kuvvetini yitirmiş neredeyse fısıldıyordu.
"Ona güvenmiyorum Spike. Belki bu Buffy için iyi olacak ama ben ona güvenemiyorum. Buffy yine acı çekecek ve elimden bunu engellemek için hiçbir şey gelmiyor."
Spike eline aldığı şişeden bir bardak viski doldurarak soluksuz içti. İçki boğazından kayarak ilerlerken ciğerlerini yakıyor kavuruyor, yine de kalbinin sızısını bastırmıyordu.
"Bak ufaklık. Biz bitirdik. Ablan için daha iyi olacağını bildiğim için buna razı oldum. Zamanla ikimizde iyi olacağız. Eğer Angel'la yaşamak istiyorsa bırak yaşasın."
"Anlamıyorsun. Ablama zarar verecek. O… O farklı… Fakat bunu bir tek ben görebiliyorum sanırım."
Spike küçük kıza doğru bir adım atarken içinden taşan endişe gözlerine yansıyordu. Dawn, karşısında ki adamın artık parıldamayan gözlerine bakarken sanki olmayan ruhunu okuyor, ablasının onda açtığı yaraları görüyordu.
"Angelus mu?"
"Hayır o Angel… Biliyorum… Gerekli araştırmaları yaptım... Ama onda bir şey var. İsimlendiremediğim bir şey. Beni korkutuyor Spike… "
"Eğer o Angel ise korkman için bir sebep yok güvercin. Senin ki sadece ablanı kaybetme korkusu. Şimdi lütfen onlar peşine düşmeden git buradan."
Dawn tatmin olmamıştı. Ama Spike'ın yaralı halini görmek onun kalbini parçalıyorken, orada daha fazla kalamayacağını biliyordu. Kendi kendine söz verdi. Daha fazla şey öğrenip geri gelecekti. Çünkü ablasına gerçekten değer veren ve seven, arkasını dönmeyecek olan Spike'tı. Bunu içinde bir yerlerde hissediyordu… Biliyordu.
"Pekâlâ, şimdi gidiyorum. Fakat geri geleceğimden emin olabilirsin."
"Lanet olsun çocuk, git artık."
Spike arkasını dönmüş Dawn'ın onu süzdüğünün farkında değil, kendini içkiye boğuyordu. Kapı çarparak kapandığında onun gittiğini anlaması için bunu duymaya ihtiyacı olmadığını biliyordu. Kalbinin dengesiz ritmini duymaz olmuştu çoktan. Elinde ki bardağı Crypt'in duvarına çarparken tıpkı bardak gibi parçalanmış duygularının acısıyla olduğu yere çöktü.
Ağladı…
Buffy ölümden döndüğü günden beri ağlamadığı kadar ağladı.
Bir erkek için ağlamak zordur. Hele ki bu adamın içinde bir iblis varsa imkânsızdır. Ama bu adam... Ne erkekliğinden utanıyor, ne duygularından korkuyordu. İçinde ki iblise inat kaybettikleri için ağlıyordu. Ne kadar o halde, dizlerinin üzerine çökmüş ağladığını bilmiyorken, saatler geçmişti. Güneşin doğuşuna bir saatten az bir süre kalmıştı. Crypt'in kapısını hızla açarak kendini dışarı attı.
Vampir duyuları güneşin kokusunu burun deliklerinden içeri durdururken o tek bir kokuya odaklanmıştı. Son bir kez görmek istediği kadının kokusuna… Sonun da aradığını bulmuş, koşarak motoruna atladı.
Rüzgâr yüzünü yalıyorken, o zamana karşı yarışıyordu. Sadece onun mutluluğundan emin olabilmek için ölmeyi göze alıyordu. Motoru hızla sağa yatarken soğuk tenini okşuyordu. Oysa hiçbir şey hissetmiyordu rüzgârdan daha soğuk bedeninde.
Sessiz sokaklarda motorun çıkardığı ses birden bire kesildi. Spike motordan inerek usulca ilerledi. Orda olduklarını hissediyordu. Gülüşmelerini fısıldaşmalarını duymaya ihtiyacı yoktu. Olduğu yerde kalarak sırtını duvara verdi.
Angel onun varlığını hissetmişti. Hafifçe gülümseyerek Buffy'i belinden yakalayıp kendine doğru çekti. İki aşığın dudakları buluşmadan hemen önce Angel'ın ağzında çarpık bir gülümsemeyle oluşmuştu. Buffy kıkırdarken dudakları memnuniyetle karşılamış, içini huzurla dolduran bu öpücük için yeryüzünde ki tüm tanrılara teşekkür etmişti. Genç adamın boynuna dolanmış kolları gevşemeden önce dudaklarını çekip fısıldadı.
"Bir an önce eve gitmeliyiz. Yoksa balayına toz yığınıyla birlikte çıkmak zorunda kalırım" dedikten sonra kıkırdadı.
Az ilerisinde yüreği duyduğu fısıltıyla dağlanan Spike'ın varlığından habersizdi. İkisi kol kola eve doğru ilerlerken Spike başını duvara dayamış, vampir kulaklarına ve onu buraya getiren ayaklarına lanetler okuyordu. Gözlerinden süzülen bir damla yaşın sıcaklığı buz gibi tenine değerken hırsla damlayı sildi.
Motoru bıraktığı yere giderek üzerine atlayıp çalıştırdı. Motor bir ok misali öne fırlarken gözyaşları rüzgâra karışmıştı bile.
Aynı gün geceye kavuşurken, genç adam yerinde duramıyordu. Gün boyunca dakikaları saymış, fakat onlarsa ona hiç yardımcı olmamış, saniyeler sanki ayaklarına pranga bağlanmış gibi ilerlemişti. Spike artık güneşin son pırıltılarının da dağların ardında kaybolmak üzere olduğunda farkında bekleyemiyordu. İkinci avcısını öldürdüğü gün kendisine ganimet olarak aldığı ve sonrasında asla bırakmadığı deri ceketi hızla sırtına geçirerek kapıyı açtı.
Motoruna atladığı gibi arkasına dahi bakmadan ilerledi. Nereye gideceğini bilmiyordu. Fakat gitmeliydi. Belki çok uzaklara… Onun olmayan bir şey için acı çekmeyi bırakmalı, kendine yaşamaya değer bir şeyler bulmalıydı. Kendine işkence etmek ona bir yarar sağlamıyordu.
İki üç saat süren yolculuk ve hız onu bir nebze gevşetmiş rahatlatmıştı. Los Angeles caddelerinde ilerlerken gözüne kestirdiği bir barın önünde durdu. Motordan inerken tüm bakışların üzerinde olduğunun bilince, fakat umursamaz bir tavır içindeydi. Barın önünde ki korumanın yanından geçip girecekken adam onu ceketinin kolundan yakaladı.
"Yavaş ol Billy. Girebileceğini söylediğimi sanmıyorum."
Spike önce kolunda ki ele baktı, ardından kolunu bir hamlede adamın elinden kurtarırken, bakışları yüzüne dönmüştü."
"Bende izin istediğimi sanmıyorum – baştan aşağıya süzdü – ufaklık"
Adam kendisinin yarısı kadar olan, bu sarışın yeni yetmenin ona bu şekilde hitap etmesine sinirlenmiş dayandığı duvardan doğrulmuştu. Spike'ın yakasına giden eli genç adam tarafından daha dokunmadan havada yakalanmış ve bükülmüştü.
"Bak sorun istemiyorum… Sadece bir iki içki içip çıkacağım."
Koruma haykırmamak için kendini sıkıyor gösteriyi izleyenlere küçük düştüğünün farkında başını sallayıp içeri geçmesi için izin verdi. Lanet ufaklık umduğundan çok güçlüydü. Olay büyümese iyi olacaktı.
Spike gülümseyerek başını sallayıp içeri girdi. Arkasından gelen fısıldaşmaları umursamadan gürültülü barın sigara alkol ve diğer bilumum kokuyla sarmalanmış ortamına karıştı. Bara oturum bir içki söyleyip etrafını seyretmeye başladı.
Pistte eğlencenin ritmine kapılmış gençler çılgınca bir tempoyla dans ediyordu. Barmen içkisini uzatırken ilgiyle onu süzmüştü. Az ötede onu süzen kızları fark ederek, içkisini kaldırıp selamladı. Buffy onu istemiyor olabilirdi. Elbette ki bu başkasının onu istemediği anlamına gelmiyordu.
Uzun yıllardır ilk kez başka bir ava çıkmıştı. Bu kez aradığı ne bir bakirenin kanı nede çığlıklarıydı. Aslında biraz zevk çığlığı fena olmazdı. Kendi kendine gülümserken az önce selam verdiği kızların yanına doğru geldiğini gördü. Av için uğraşmasına gerek yoktu…
Bar taburesinde olduğu yerde dönerek kızları karşıladı. Kızlar iki yanına geçmiş onu inceliyorken kızıl saçlı olan şuh bir edayla;
"Tanışmak ister misin?"
"İsimlerin ne önemi var kızıl? Bence eylemler daha önemli…"
Genç kızı belinden kavrayarak kendine çekerken diğer tarafında ki esmere döndü. Esmer olan yaklaşarak kulağına fısıldadı.
"Burada oturmaktan daha eğlenceli şeyler var."
Genç adam yüzünde oluşan gülümsemeyi bastırma gereği görmeden onun da belinden yakaladı.
"O halde daha eğlenceli bir yere gidelim…"
Daha birkaç saat önce aştığı yolları bu kez öfkeyle kat ediyordu. Bu kadın kalbine nasıl bu kadar işleyebilmişti. Onu gözünün önüne getirmeden bir kadını bile öpemeyecek miydi? Olmamıştı yapamamıştı. Birbirinden güzel iki kızı yarı yolda bırakmıştı. Onlara dokunduğunda sanki Buffy'nin kokusunu duymuş, dudakları buluştuğunda onun tadını aramıştı. Sinirle çıkmıştı kızların yanından, arkasından gelen öfke dolu homurdanmalara aldırmamıştı bile.
Şimdi yine yollara düşmüştü. Kaçtığı yere geri dönüyordu. Çünkü kaçsa da faydası yoktu. Kanına işlemişti, kalbine, beynine… Yutkunamıyordu, boğazındaydı… Boğuluyordu. Avcının düşüncesiyle…
Sunnydale'e Hoş geldiniz tabelasının yanından geçerken bu kez durmamıştı. Her seferinde yaptığı ritüeli tekrarlamamış. Evim evim güzel evim dememişti. Evinden nefret ediyor ama başka yere de gidemiyordu.
Crypte vardığında yine güneş doğmak üzereydi. Öfkeyle kapıyı tekmeleyip içeri girdi. Direk dolaba giderek içki çıkardı. Doldurup bir dikişte içtikten sonra bardağı kapıya fırlattı. Cam kapıya çarpıp tuzla buz olurken ilk anki siniriyle dikkat edemediği bir şeyi fark ederek mabedine indi.
Ordaydı… Oturuyor ve genç adamın parçaladığı çizimleri avuçlarının arasında tutuyordu. Bir hayal miydi? Olamazdı… Kokusunu almamış mıydı? Onun o büyüleyici kokusu değil miydi onu mabedine sürükleyen. Başını hafifçe yana yatırıp varlığından hala habersiz öylece duran genç kıza seslendi.
"Buffy?"
Buffy daldığı düşüncelerden onun sesiyle kendine gelirken, elinde ki resimleri yatağın üzerine bıraktı. Ayağa kalkarken ellerini ne yapacağını bilmiyormuş gibi pantolonuna sürmüştü. Genç adam kim bilir ne kadar zamandır elinde tuttuğu kâğıtların avuçlarını terlettiğini anlamıştı.
"Yoktun"
Genç kızın fısıltıyla başlayan sesi çatlayarak kesildi.
"Dışarıdaydım."
"Seni uzun zamandır görmedim. Şeyden beri…"
"O geceden beri…"
Buffy onun yüzüne bakamıyormuş gibi arkasını döndü. Spike ise durumun ironisinden ne yapacağını şaşırmıştı. Ama hissediyordu. Ona ihtiyacı vardı. Bu yüzden gelmişti. Bir adım yaklaşarak genç kızın arkasında yerini aldı. Ağzını konuşmak için açtığında sesi çıkmadı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Söyleyecek ne vardı ki? Yeniden ağzını açtığında konuşmasına fırsat kalmadan Genç kızın sesini duydu.
"Biliyor musun?"
"Neyi? Büyük aşkına sonunda kavuştuğunu mu?"
Elinde olmadan iğneleyici konuşmuş kelimeler dudaklarından dökülürken pişman olmuştu. Buffy hızla ona dönerken bağırmasını bekledi fakat genç kızın gözlerinde daha önce hiç görmediği bir ifade görüyordu. Anlamını bilmediği bir ifade…
"Evet… Eksik bir şeyler var… Yerine oturmayan bir parça."
"Burada unuttuğun bir şeyse alıp gidebilirsin."
Genç kızın gözlerinde bir an öfke kıvılcımları çaktı.
"Zaten zor olan bir şeyi benim için daha da zorlaştırmak zorunda mısın? Eski erkek arkadaşıma, eski ve aynı zamanda şimdi ki erkek arkadaşımı anlatmaya geliyorum, bu ne kadar zor hiçbir fikrin var mı?"
"Ahh! Demek sonunda beni erkek arkadaş olarak kabul ettin. Ne kadar hoş demek istedim, ama bunu beni terk etmeden önce yapman kesinlikle daha hoş olurdu."
Buffy'nin omuzları düştü. Kendini yeniden yatağa bırakırken Spike kaç kez o yatakta beraber uyuduklarını düşünmeden edemedi. Fakat bu genç kız için pek bir şey ifade ediyor gibi görünmüyordu. Elini yatağın üzerinde gezdiren Buffy düşüncelerle boğuşuyor gibiydi. Başını kaldırıp genç adamın gözlerine baktı.
"Kız arkadaşın var mı?"
Spike ilk önce sorusuna şaşırırken ardından kahkahayı patlatmıştı. Ondan başkasını düşünemiyorken başka biri olup olmadığını soruyordu. Bu kız ya gerçekten kördü ya da aptal.
"Buraya cinsel hayatımı merak ettiğin için geldiğini bilmiyordum."
Yatağa doğru yürüdü. Buffy ise farkında olmadan kenara kayarak ona oturması için yer açmıştı. Genç adam yanına oturduğunda yatak ağırlığıyla çökmüştü. Buffy ise hala dalgın görünüyordu.
"Bunun bir cevap olduğunu sanmıyorum Spike. Yanılıyor muyum?"
Spike gözlerini tavanda bir noktaya dikerek konuşmaya başladı.
"Seni bu kadar severken başkasının olabileceğini nasıl düşünebilirsin anlamıyorum. Kabul ediyorum. Denedim… Ama her dokunduğum kadında senden bir parça ararken cidden zor oluyor…"
Hata yaptığını bile bile bakışlarını yanında oturan kıza çevirdi. Sarı buklelerini okşamak, dertlerini paylaşmak, onu rahatlatmak istiyordu.
"Senden başkası olmayacak Buffy"
Buffy başını çevirip sarışın adama baktı.
"Biliyorum… Canını sıkmak istememiştim…"
Ayağa kalktı.
"Gitsem iyi olacak."
Spike genç kızın arkasından bakıyor, gitme kal diyen kalbine inat dudakları mühürlenmiş gibi ağzından tek kelime dökülmüyordu. Genç kız arkasını döndü.
"Teşekkürler…"
Yukarı çıkarken, genç adamın arkasından önemli değil dediğini duymamıştı…
