Bazen diyorum ki, keşke böyle olmasaydım. Sıradan ama mutlu bir insan olarak yaşamak… Gerçekten ruhumun aradığı bu mu? Böyle düşününce kendimi kendime ihanet ediyormuş gibi hissediyorum. O mutlu insanların arkasında sen varsın Ishida, bencil olmamalısın. Fakat öte yandan da… Ne işin var ki senin bütün bu kavga gürültünün arasında? Yo, hayır. Das macht keinen Sinn.x x x
Karşımda Shinigamiler var. Ebedi düşmanlarım. Kılıçlarını bana doğrultmuş koşuyorlar. Hiç sorun değil; onlardan güçlüyüm. Bir grup vasıfsız Shinigamiye yenilmem mümkün değil. Yayımı onlara doğrultuyorum. Fakat…o da nedir öyle? Ne arıyor o Shinigamilerin içinde…annem? Yanılıyor olmalıyım, ama bu yorgun gülümseyiş… Başka kimseye ait olamaz. Bu durumda yine de oklarımı atmalı mıyım? Bilmiyorum, korkuyorum. Ellerimin arkadan zincirlendiğini hissediyorum.
Gözlerimi açtığımda, karşımda odamın yolun kenarına bakan penceresini görüyorum. Çocukluğumda var olan, sonradan yıkılmış dedemin küçük evi hala karşıda görünüyor. Görüntüler bulanık. Başımda ıslak bir bezin ve bezin üzerinde sıcak bir elin varlığını hissediyorum. Elin sahibine baktığımda, karşımda yine aynı yorgun gülüş. Sıcaklığını unutamadığım o gözler, tek bir kelime etmeksizin bana bakıyor. Ellerine sarılıyorum. Annemin varlığı yavaşça odadan siliniyor.
x x x
"Mayuri-sama, Ishida-san gözlerini açtı!" Gözlerini bana diken, ellerini tuttuğum kişinin Nemu olduğunu fark ediyorum. Konuşmak için ağzımı açacakken, adi bir gülümsemeyle Mayuri'nin yüzü üzerime eğiliyor. "Sonunda uyandın demek, Quincy. Senin gibi eşsiz bir deneğin laboratuvarımda bulunması benim için büyük bir şeref. Aslına bakarsan, seni bu kadar kolay elime geçireceğimi tahmin etmiyordum, öte yandan böyle olması da işime geldi. Senin uğruna kendimi bir kez daha yormamış oldum. Uzun lafın kısası, artık elimdesin. Bundan sonra-"
"Bana sahipmişsin gibi konuşmayı kes!" Yattığım yerden fırlamaya çalışıyorum ve o sırada yatağa bağlanmış olduğumu anlıyorum. "Hemen çöz beni, hasta herif! Yoksa…"
"Yoksa ne, küçük deney farem? Lafımı bitirmeme izin vermemen gerçekten büyük kabalık. Sen gerçekten kaçıp gitmene izin vereceğimi mi zannettin? Seni bağlayan bu zincirler aynı zamanda ruh gücünü kullanmanı da engelliyor. Yani benim elimden kaçamazsın. Ama sana iyi haberlerim var. Deneylerimi günde sekiz saatle sınırlı tutacağım. Acıyı mümkün olduğunca az hissetmen için ayrıca günde üç defa bedenini uyuşturacağım. Bir deneğe bu kadar iyi davrandığım için gerçekten çok şanslısın, Quincy. Umarım seninle işim bitene kadar birlikte iyi vakit geçiririz."
"Bak, seni pislik, ya beni bırakırsın, ya da bütün laboratuvarını darmadağın ederim! Beni buradan çıkarman için bir dakikan var. Hey, beni dinle!"
"Bu kadar sohbet yeter. Artık çalışma vakti. Nemu, ilk iğneyi hazırla."
"Derhal hazırlıyorum, Mayuri-sama."
