6 Eylül 1980
Peter Pettigrew son zamanlarda olanları düşünüyordu. Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen her şeyi ele geçiriyordu, tüm büyücü topluluğunu ve muggle'ları ele geçiriyordu. O ve müritleri, işkence ediyor, yağmalıyor, öldürüyordu. Peter (Hogwarts'taki Çapulcu arkadaşlarının verdiği isimle Kılkuyruk) bir sonrakinin kendisi olmasından çok korkuyordu. Safkan olmasına rağmen Zümrüdüanka Yoldağlığında olduğu için kendisinin kaçırılması, işkence edilmesi veya öldürülmesi çok olasıydı. Zümrüdüanka yoldaşlığının üyeleri sürekli öldürülüyordu. Dumbledore bilene bunları tümüyle engelliyemiyordu. Daha güçlü olanın, Adı Anılmaması Gereken Kişi'nin yanında olmak daha mı mantıklı diye düşündüğü bile oluyordu. Sonuçta kısa boylu, sulu gözlü, kızarık burunlu, toparlak bir büyücü olan Kılkuyruk, savunma büyülerinde bir hayli beceriksizdi. Ölüm Yiyenler onu kaçırırsa bir şey yapamazdı. O sebeple güçlü olanın yanında yer almak mantıklıydı çünkü kendisi güçsüzdü. Hogwarts'ta da böyle yapmamış mıydı? Kendisi güçsüz olduğu için James Potter, Sirius Black ve Remus Lupin ile arkadaş olmuştu. Onlar mükemmeldi. Ama şimdi daha güçlü olanın yanına geçmek Çapulcu arkadaşlarınaihanet olmaz mıydı? Tüm bunları düşünürken kapısının önünde bir şak sesi duydu. Kılkuyruk, eğer gelenler Ölüm Yiyenlerse yapabileceği bir şey olmadığını bilmesine rağmen asasını eline aldı ve "Kim var orada?" diye bağırdı. Ardından kapı açıldı ve içeri nispeten uzun boylu, beline kadar uzanan düzgün bir örgüyle bağlanmış uzun, soluk sarı saçlı bir adam girdi. Bu bir Ölüm Yiyen olan Yaxley'di. Kılkuyruk hemen bir köşeye sindi ve titrek bir sesle "Sen de kimsin?" diye sordu. Ölüm Yiyen, "Ben Karanlık Lord'un sadık hizmetkarlarından Corban Yaxley'im." dedi. Anlaşılan bir Ölüm Yiyen olduğunu Kılkuyruk'a karşı pek saklamıyordu. "N-Neden burdasın?" diye sordu Kılkuyruk şimdi korkudan zangır zangır titreyerek. "Lafı uzatmayacağım" dedi Yaxley soğuk bir edayla. "Karanlık Lord'un, Dumbledore tarafında bir casusa ihtiyacı var ve bunun için seni almaya geldim Pettigrew." Kılkuyruk'un korktuğu olmuştu işte, onu almaya gelmişlerdi. Ama öldürmek için değil, kullanmak için. Aslında son zamanlarda bunun mantıklı olduğunu düşünmüyor muydu? En güçlü olanın yanında yer almak. Ama yine de kararsızdı. "Ben y-yararlı olabileceğimden pek e-emin değilim." dedi Kılkuyruk. "Eğer Karanlık Lord yararlı olacağını düşünüyorsa yararlı olacaksın Pettigrew." diye cevap verdi Yaxley. "Ayrıca pek seçme şansın yok, ya Karanlık Lord'un saflarında yer alıp casusluk yapacaksın ya da öleceksin, ki bundan büyük bir zevk alırım, seçimini yap." Kılkuyruk bunu duyunca kararını verdi. Evet, Adı Anılmaması Gereken Kişi'nin casusu olacaktı. Ne olursa olsun, birihanet sayılsa da bunu yapmak zorundaydı. "Pe-peki, kabul ediyorum." diye cevap verdi. "İyi seçim." dedi Yaxley. "Haber bekle, gelip seni alacağız." Ve Yaxley kapıdan dışarı çıkıp aynı şak sesiyle buharlaştı. Kılkuyruk yapmıştı işte, Çapulcu arkadaşlarına ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na ihanet etmişti. Ama böyle olması gerekiyordu. Ölmeyi göze alamazdı. Çünkü arkadaşları için ölecek türden biri değildi o.
